28 Eylül 2009 Pazartesi

woulda, coulda, shoulda

sabah 9 buçukta dersi olan biri için tam örnek teşkil edecek tipteyim. eyy uyku.. uyut beni!! yine mi Faruk Hoca sendromu yaşıyorum yoksa.. geçen dönem her pazar akşamı isyan ediyodum bi taraftan da bayılma numarası mı yapsam yarın tahtaya kalkınca diye düşünüyordum. teoriden pratiğe geçememiş çalışmalardır bunlar.
uyumam lazım, hem de hastayım. yorgun bünye. neden uyumuyorsun?
ateş basıyo, burnum akıyo. ve ben kapşonu kafasında, duvarıma yansıyan gölge, oturuyorum yatağımda. tuvalate gittim, aynada kendime baktım. kapşonlu, soluk yüzlü, alnında simetrik iki kırmızı noktaya sahip hasta bi insandım. ama hasta olmak bana yakışıyor muydu neydi? bilemedim. ama içten içe hasta halimi seviyorum. tabi minik bi kısmını. minik kelimesini kullanmak bana kendimi cicili bicili kız gibi hissettirdi. hastayım sadece. bi de ozan meselesi var da.. o konuya girişi soğuk algınlığı kısmından yapmayı düşünmüştüm derken bi klişeyle konuya çoktan balıklama atladım bile. hasta olunca aklıma ozan geliyo. bana nane-limon kaynatışı, şefkatle bakışı.. hasta olunca değinmeden geçmem bu konuyu. çok seviyorum. kelimeler kifayetsiz kaldı gibi şairane durumlara girmek tehlike belirtisi olduğu için konudan ayrılıyorum. ve başlık bu konuya gelsin diyip ayrıntısız özetliyorum sanırım.
şimdiki zamanda cümle kurmayı sevmiyorum. ama mecbur..
müzik dinleyip uyumaya çalışacağım. güzel bi rüya görsem, şöyle huzurlu, sıcacık hisli bişey. yalnızlığa alıştığım kadar sıkıldım da. çelişki!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder