27 Eylül 2009 Pazar

hasta oldum, iyi mi.

günlerden pazar ve ben üşüttüm. biyolojik yapım çocuklaştıkça çocuklaşıyor. bi dondurmayla boğazım şişmişti yakın geçmişte. 4 gün yatmıştım . şimdi de iki şüpheli durum var bu konuyla alakalı: puding yedim dolaptan çıkarır çıkarmaz, diğeri de motorda rüzgara maruz kalmış olmam. hangisi bilmiyorum ama annem olsa kesin sebebi söylerdi.

evdeyken hasta olduğumda annem ben sana dedim ''ince giyinme'', ''soğuk su içme'' gibi cümlelerle hastalığın ilk anlarında moralman beni çökertiyordu. o deyince hasta oluyorum sanmaya bile başlamıştım. insan o kadar üşütebiliyor tabi yer yer. gençlik ateşi, ebeveyn düşmanlığı derken..

neticede yine hastayım. yatağımdayım. hatta hava soğuk olmamasına rağmen kat kat giyindim, boynuma da şal taktım. üşüyorum ne yapayım. ve başımın altına, bilgisayara daha rahat bakabilmek için koyduğum kat kat yastıklar çok rahatsız edici. yatan hastanın kötü kaderi. mazzy star çalıyor ardarda. -fade into you- dan başlayıp -roseblood-larda dalgalanıp, -be my angel- diyorum. bu aralar çok şahane listeler yapıyorum kendime. mutluyum.

yatakta gerilmeye çalışıyorum ama başka bir sakat uzvum ağrısı ile kendini gösteriyor. ona da günaydın. ve hala burda mısın? bir ay önce burktuğum sağ ayak bileğim, bana çok alıştı. gitmiyor. ve simetrikliği kaybolan ayak bileklerim üzgün. zamanımın çoğunu onları avutmakla geçiriyorum. zaten bende zaman bol. bu lafıma dönüp bakacağım, zaman bol kısmını canlandırmak isteyeceğim bir sürü an olacak dönem itibarıyle onu da çok iyi biliyorum. ona da zamanı gelince bakacağız ne diyelim.

bu hafta ersin çizmemiş, üzüldüm. sevgili günlükten sonra sandıkiçi ne mi dönecekti tekrar. ne çizecek merak sarmıştı. haftaya bakıcaz artık demek ki. umut sarıkaya bol bol var bu hafta. iyi birşey bu.

daldan dala atlayan bi selviyim ben. şimdi de hastalığımla ilgili çekilmez şeylerden bahsetmek istiyorum. gece ben mi uyku uyudum uyku mu beni uyudu anlamadım. sürekli nöbetteymişim gibi uyandım durdum. saçma sapan bi rüyadan diğerine zıpladım. hatta birinde eve gitmişim, geri döneceğim, uçak dönüş biletimi arıyorum etrafta. saat kaçta uçak diye. uyanıyorum ama o kadar etkisindeyim ki rüyanın baş ucumda duran kitabın içini açıp bileti aradım ya. çüşş! bana. o kadar hastayım yani. komik ama bi taraftan da. komik demişken.. bienalde çok komik birşey yaşadım. yeni paragrafta anlatayım.

tütün deposundaki hamlet hovsepian'ın baş, düşünür, esneme, isimsiz, kaşınma isimli çalışmasını seyretmek çok ilginçti. şöyle ki: salona girince her duvarda bir projeksiyon var. biri esneme, biri o, biri bu.. derken.. esneme iki duvarda da boy gösteriyor ve ben kendimi alamıyorum esnemekten, ardarda. salonda bi tek ben varım ve seriye devam.. kaşın selvi, kaşın :)
kahvaltıda patates kızartması var. tebelöyyylöyyy!!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder