17 Eylül 2009 Perşembe

ve... Selvi seyirciyi selamlar!

hava kararmıştı. ve sokak çocuğu olmak için (yaşının) geç olduğunu farketmişti Selvi. zaten hava kararmadan da eve gelmişti. ( ama bu ilk blog yazısıydı ve azıcık artistlik yapmak istiyordu canı. yapmasa mıydı? ama takılmazdı bunlara seyirci, ilk günden madara etmezdi. artık susmalı konuya devam etmeliydi. etti. )

ev boştu. Anıl bayram için ailesinin yanına gitmişti. evde yalnız olmasına rağmen birisi bir yere davet edecek olsa, misafiri varmış gibi yapmaya da hazırlamıştı kendini. dedim ya azıcık artistti. ama arayan soran olmadı. telefona birkaç kere bakıp teyid etti yalnızlığını. bu biraz koymuştu aslında Selviye. dahası gündüz 3 kişiyi aramıştı ama hiçbiri açmamıştı telefonunu. insan bir geri aramaz mıydı. takılmadı bunlara selvi.

karnı acıkmıştı. tutumlu olmaya karar vermişti. yaz boyu çar çur ettiği paraların yüzü suyu hürmetine artık durulacaktı ( nereye kadar sabredecekti merak ediyordu). o yüzden dışarda yemedi. 3 günlük makarnayı ısıtıp yedi. aslında evde de hemen hergün yemek pişmekteydi(mercimek köftesinden turtaya kadar). ama onlarda insandı. ve bu serseriliği yapmayı seviyordu Selvi.
bugün ders kaydını yaptırmak için okula gitmişti selvi. ve süpersonik teknolojik okulunun sistemi ona sinsice oyunlar oynuyordu. sistem pis pis sırıtan yüzünü ilk önce bankada gösterdi . bankaya kayıt harcını yatıramıyordu. adının yanında yatırması gereken miktar görünmüyordu. aslında canı o parayı yatırmayı da istememekteydi. ama bu Selvi istemediği için olmalıydı. sistem istemediği için değildi. sistem de neyin nesiydi.sisteme sövdü hafif küfürlerle. Selvi içinden dahi sert küfürler edemezdi. Selvi'nin numarasının yanıp söndüğü veznedeki, evli olduğu yüzüğüne bakmadan anlaşılmayan Turuncu otomasyona gitmesi gerektiğini söyledi. Turuncu, Marmaris'e tayinini istemişti, eşinin tayini oraya çıkmıştı. Turuncu Marmaris'e ne de yakışırdı. Turuncu bunları Selvi bankonun önünde beklerken pembe tişörtlü erkeğe söylemekteydi.Pembe tişörtlü erkekle tanışıyorlardı. ve bu erkek Turuncu'nun arkadaşı Eda'nın arkadaşıydı. yan veznedeki sarışına söylerken duymuştu Selvi. ve anlamıştı. bu erkek Eda'nın belli ki eski sevgilisiydi. Selvi bir tane bulamazken Eda gönlünü hoş etmekteydi. Eda'da olup da selvi de olmayan şey neydi. şimdi Edayı boşvermeliydi. turuncu otomasyon dedi. git dedi. orda sor dedi. selvi gitti.
otomasyon sevimsizdi. sıra numarası almak gerekti. aldı. bekledi.numarası yanıp söndü 6. bankoyu işaret eden tabelada.oraya yöneldi.sordu. soldan ikinci odaya yolladılar. gitti. sordu.bu işler can sıkıcıydı ve Selvi de en sonunda sıkıldı. ileri sar tuşuna basıp bu işlem silsilesini hızlandırdı.göz açıp kapayıncaya kadar Selvi kaydını yaptırmıştı. hocanın odasından çıkmaktaydı. bir saat süren banka-okul-otomasyon trafiği hemencecik bitmişti. neden bunu daha önce akıl edememişti. ah keşkeydi! neden hala ışınlanma günlük hayatta kullanılmamaktaydı. Selviye güvenebilirlerdi. onun dünyayı ele geçirmek gibi planları yoktu. o sadece masasının üstüne koyabileceği boyutta bir dünya istiyordu. hatta ışıklı olsundu. o da olurdu.

dünya hayaliyle otobüse bindi Selvi. evle okul arası bir saatti. selvi düşündü. bu bir saati seyirciye ancak bir saatte yazabilirdi. seyirciyle yazmak arasındaki uyumsuzluğu elbette ki farketmişti. ama selvi sözünün eriydi. ilk seyirci demişti. artık okur diyemezdi. hem seyirci olsalardı fena mı olurdu. okurken 3 boyuta aktarıp düşünselerdi. beynimizin her yanını çalıştırsaydık. ama ayıptı. koskoca beynin yarısı kullanılmazdı. iki eli birden kullanmak gerekti. Selvi'nin beyninin heryeri çalışmaktaydı. ve hissediyordu bigün bomm! diye patlayacaktı. işte Selvi böyle biriydi. samimi olayım derken bokunu çıkarırdı. cümleleri yuvarlaktı. bi kere başlamıştı yuvarlanmaya. durmalıydı. ve bir sebep buldu *yazmaya başlarken bulduğu gibi.evet aşk-ı memnu artık bitmişti.


Selvi bu hikayede neydi? yazar mıydı, kahraman mıydı? kim inanırdı yazan ben değilim, sadece kahramanım deseydi? Selvi bir sonraki yazıda dürüstçe kendi ağzından yazabilecek miydi? neydi 3. şahsın gizemi? gizem demişken, Selvi adı kadar uzun muydu?

*günlerden perşembeydi. ama zaman günleri dizilerle isimlendirme zamanıydı. aşk-ı memnu günüydü. selvi diziyi protesto etmekteydi. yeterdi. içi dışı dizi olmuştu. hayatında bir değişiklik yapmaya karar verdi. her olası dizi saati yazacaktı. bu insanlık için nasıl birşeydi, daha sonra kokusu çıkacaktı.

-dizi saati bu kadar uzun olmasa da Selvi bu kadar uzun yazacak mıydı? Selvi için uzun yazmak ve uzun cümleler kurmak, boyunun kısalığı dolayısıyla psikolojik problemlerinin bir dışavurumu muydu?

-she&him tam selvilikti! sevecekti. hem de çok. pek çok.

selamlar!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder